Ceza hukukunda suça iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesini ifade eder (TCK m.37). Suça iştirak, bir kişi tarafından işlenebilecek bir suçun aralarında anlaşmak ve işbirliği yapmak suretiyle birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesidir. Ancak kasten işlenen suçlar iştirak halinde işlenebilir, taksirle işlenen suçlara iştirak mümkün değildir. Taksirli suçlarda herkes kendi kusuru oranında sorumludur.
5237 sayılı TCK, suça iştirak kurumunda 765 sayılı eski TCK’da yer alan asli iştirak – feri iştirak ayrımını terk etmiştir. Suça iştirak hallerinde “faillik” ve “şeriklik” olmak üzere iki kavram kabul edilmiştir. Fail, kanuni tipe uygun fiili icra etmesi nedeniyle işlenen suçtan doğrudan sorumludur. Buna karşılık, şeriklerin sorumluluğu doğrudan değildir, şerikler, suçtan bağlılık kuralı gereğince sorumlu tutulurlar. Başka bir anlatımla, şeriklerin suçla irtibatları failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz etmektedir. Bu nedenle, şerikler kendilerince bilinen ve failin işlediği fiilden veya şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden etkilenirler.
TCK md.37’de düzenlenen faillik, “müşterek faillik” ve “dolaylı faillik” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:
Suça iştirak hallerinden bir diğeri olan “Şeriklik” 5237 sayılı TCK’nın 38 ve 39. maddelerinde düzenlenmiştir. Şeriklerin sorumluluğu faillikte olduğu gibi doğrudan değildir, şerikler, suçtan “bağlılık kuralı” gereğince dolaylı bir biçimde sorumlu tutulurlar. Diğer bir deyişle, şeriklerin suçla irtibatları failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz etmektedir. Bu nedenle, şerikler kendilerince bilinen ve failin işlediği fiilden veya şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden (ağırlatıcı ve hafifletici nedenler) etkilenirler. Yani, şeriklerin cezası failin işlediği fiile ve şahsına göre artabilir veya azalabilir. “Şeriklik” 5237 sayılı TCK’nın 38 ve 39. maddelerinde “suça azmettirme” ve “suça yardım etme” olmak üzere iki şekilde düzenlenmiştir:
Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır (TCK md.40/1)
Özgü suçlar, ancak belli sıfatlara sahip kişiler tarafından işlenen suçlardır. Örneğin, zimmet suçu sadece devlet memurları tarafından işlenebilir. Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur (TCK md.40/2).
Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili fiilin en azından suça teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir(TCK md.40/3).
Ceza kanununda suç olarak belirlenen herhangi bir fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde icra edilmesi durumunda “müşterek faillik” durumu ortaya çıkacaktır. Müşterek faillik durumuna uygulamada “suç ortaklığı” da denilmektedir. Müşterek failler, icra edilen fiilin herhangi bir parçası veya bütünü üzerinde hakimiyet kurarak fiilin tamamlanmasını sağlamaktadır.
Müşterek faillik için iki şartın bir arada bulunması gerekir:
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır (YCGK–2015/278K).
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira müşterek faillikte aranan en önemli unsurlardan birisi, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin bulunmasıdır (YCGK–2019/347K).
Müşterek fail işlediği haksızlıkla doğrudan muhatap olduğundan, suçu birlikte işleyen failler, kendi fiillerinin haksızlık içeriğine göre cezalandırılırlar. Çünkü, müşterek faillerin her birinin fiili haksızlık niteliğini kendi fiilinden alır ve diğer failin fiiline bağlılık arz etmez. Bu nedenle, müşterek faillerden birisinde bulunan nitelikli hal, diğerleri tarafından bilinse de onu etkilemez.
Müşterek faillerin işlediği suç teşebbüs aşamasında kaldığında her biri suça teşebbüs hükümleri ile, suç tamamlandığında ise ilgili suçun cezası ile cezalandırılır.
Dolaylı faillik, kişinin başkasını araç olarak kullanarak suç işlemesidir. Dolaylı fail, suçun icrai hareketlerine katılmamakta, ancak suçun icra hareketlerini gerçekleştiren kişinin üzerinde hakimiyet kurmakta; kişi ve hareketinin üzerinde hakimiyet kurması nedeniyle, cezai sorumluluğu asıl fail gibi olmaktadır.
Dolaylı fail, suçun işlenmesinde kusur yeteneği olmayan kişileri kullandığında , dolaylı faile verilecek olan ceza 1/3’ten 1/2’ye kadar arttırılmaktadır (TCK md.37/2-ikinci cümle). Çünkü suçun bu şekilde işlenmesi halinde kendisini yönlendirme yeteneği olmayan kişiler istismar edilmektedir.
Suça azmettirme, belli bir suçun işlenmesi hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Suça azmettirme, “suç ortaklığı” olarak da adlandırılmaktadır. Eğer kişi daha önceden suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirme değil, artık TCK’nın 39/2. maddesi çerçevesinde manevi yardım söz konusu olacaktır. Azmettiren konumundaki kişinin kasten hareket etmesi gerekir. Bu kastın, failde belli bir suçu işleme konusunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması gerekli olmasına karşın, eylemin yer ve zamanı ile işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur (Yargıtay CGK – 2012/73 karar).
Azmettiren, sadece azmettirdiği fiil nedeniyle sorumlu tutulur:
Sanık …‘in azmettirmesinin, diğer katılanların öldürülmesine yönelik olduğu anlaşılmasına karşın, azmettiren sanığın, olayla ilgisi olmadığı halde silahlı saldırı sırasında aldığı isabetler sonucu yaralanan katılan …‘ın olası kastla yaralanması eyleminden sorumlu tutulamayacağının gözetilmemesi, bozma nedenidir (Y1CD- K.2018/4084)
Suça azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır (TCK m.38/1).
Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi halinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz (TCK m.38/2).
Azmettirenin belli olmaması halinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis
cezasına hükmolunabilir. Diğer hallerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir (TCK m.38/3).
Failin suça iştirak etmiş olmakla birlikte kanunda tanımlanan fiili gerçekleştirmemesine rağmen fiilden önce, fiil işlenirken veya işlendikten sonra asıl faile yardım etmesi halinde suça yardım etme hükümleri gereği cezalandırılır. Suça yardım eden kişiye uygulamada “suç ortağı” da denilmektedir. Suça yardım eden kişinin asıl fail ile birlikte fiil üzerinde ortak hakimiyeti yoktur. Fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğunda müşterek faillik söz konusu olacaktır.
TCK md.39/2’ye göre suça yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Suça maddi yardım etme; TCK md.39/2’ye göre şu şekillerde gerçekleşir:
Suça manevi yardım etme; TCK md.39/2’ye göre şu şekillerde meydana gelir:
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin bulunmamasıdır.
Suça Yardım Etmenin Cezası: Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, 15 yıldan 20 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza 8 yılı geçemez (TCK md.39/1).
5237 sayılı TCK m.39 tüm suçlar açısından yardım etme fiilini düzenlemektedir. Suça yardım etme, bazı suçlar açısından özel norm şeklinde düzenlenmiştir:
Ceza hukukunda gönüllü vazgeçme, işlenmeyi amaçladığı bir suçun icra hareketlerine başlayan failin kendi iradesi veya çabasıyla hareketlere son vermesi veya suçun meydana gelmesini engellemesidir (TCK md.36)
İştirak halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır (TCK md.41/1).
Suçun; gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayreti dışında başka bir sebeple işlenmemiş veya gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş olması, hallerinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır ((TCK md.41/2).
Müşterek Faillik ve Suça Yardım Etme
Kardeş olan sanıkların olay öncesi maktul ile yaşadıkları tartışmadan sonra sanık E.’in maktulü kastederek “ben buna dalacağım” şeklinde söyleyip eve giderek bıçak alıp dönmesi, sanıkların maktulü bulmak için sokakta birlikte aramaları, maktulü tanık S.’ın kullandığı araçta görünce birlikte durdurmaları, sanık E.’in maktulü bıçaklamaya başladığı esnada ağabeyi olan sanık E.’in de tanık S.’ın müdahale etmesine engel olması, daha sonra da iri yapılı maktulü bıçaklama eylemi bitinceye kadar kolundan ve omzundan tutması, sanık E.’in bıçaklamayı bırakınca sanık E.’in de maktulü bırakıp olay yerinden birlikte kaçmaları gözönüne alındığında, sanıkların olayın başlangıç ve gelişimine göre birlikte suç işleme kararlarının olduğu, sanık E.’in kasten öldürme suçunun icrasında üstlendiği rol ile suçun işlenmesine sağladığı katkının öneminin 39. maddesinde düzenlenen yardım etme sınırlarını aştığını ve iş bölümü içerisinde gerçekleşen davranışlarının diğer sanığın fiilini tamamlaması nedeniyle suçun işlenişi üzerinde diğer sanıkla birlikte hâkimiyet kurduğu anlaşılmakla, kasten öldürme suçuna 5237 sayılı TCK’nun 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katıldığının kabulü gerekmektedir (Yargıtay CGK - Karar: 2015/278).
Sanık … olay yerine araçta av tüfeği olduğunu bilerek diğer sanıklarla birlikte gelmesi, taraflar arasında başlayan tartışmanın büyümesi üzerine av tüfeğini gizledikleri yerden alarak maktul ve arkadaşlarının üzerine doğru ateş edip dirençlerini kırıp korkutması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın eyleme katkısının yardım etme boyutunu aştığı, kasten öldürme fiili üzerinde …, …, ile birlikte hakimiyet kurduğu, müşterek faillik kurumunu düzenleyen 37/1. maddesi delaletiyle 81, 29, 62. maddeleri gereğince fail sıfatıyla sorumlu tutulması gerektiği gözetilmeden oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yardım eden olarak kabulüyle eksik ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. CD - Karar: 2016/1913).
Olay günü sanık Burhan’ın katılanı yaralama eylemini gerçekleştirdiği esnada sanık İmdat’ın olay mahalline yakın bir yerde diğer sanık Hayrullah ile Burhan’ın eylemini gerçekleştirmesini bekledikleri, sanık İmdat’ın katılana karşı işlenen kasten yaralama suçunda yardım eden sıfatı ile 5237 sayılı TCK’nın 39 maddesi gereği cezalandırılması gerekirken suçu birlikte işleyen olarak kabul edilip TCK’nın 37/1. maddesi gereğince
müşterek fail gibi cezalandırılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. CD- Karar: 2016/9112).
Kasten Öldürmeye Azmettirme veya Yardım Etme
Sanık R. ile maktulün yaklaşık üç seneden beri sanık R.’a ait arazi üzerine kurdukları tavuk çiftliğini işlettikleri, işyerinin ruhsatının maktul adına olduğu, olay tarihinden önce maktul ile sanık R. arasında maktulün çiftliğin kazancından gerektiği kadar ödeme yapmadığı gerekçesiyle husumet bulunduğu, sanık R.’ın bu nedenle maktulü gıyabında öldürmekle tehdit ettiği, olay günü sanık R.’ın diğer sanıklarla beraber tavuk çiftliğinin yanında bulunan bostana karpuz toplamaya gittiklerinde arabasını tamir etmeye çalışan maktulü gördükleri, sanık R.’ın maktulün yanına giderek alacak verecek meselesi yüzünden maktulle tartışmaya başladığı, diğer sanıklarında kavgaya katılarak sanıklar O. ve B. A.’nin sopayla maktule vurdukları, sanık R.’ın bu sırada tavuk çiftliğinde bulunan kendisine ait av tüfeğini alarak olay yerine geldiği ve tüfeği diğer sanık O.’a verdiği, tüfeği gören maktulün kaçmaya başladığı, sanık O.’ın da elindeki tüfekle maktulü takip edip, tarla içerisinde yakın mesafeden ateş ederek maktulü karın bölgesinden vurarak öldürdüğü olayda; Olay öncesi ve olay sırasındaki eylemleri birlikte dikkate alındığında sanık R.’ın maktulü öldürmeye karar vermiş olan sanık O.’ın kasten öldürme eylemine öldürme kararını teşvik ve takviye ederek ona silah temin etmek suretiyle TCK.nın 39. maddesi kapsamında yardım eden olarak katıldığı anlaşıldığı halde, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde 5237 sayılı TCK.nın 38/1 maddesi kapsamında azmettiren olarak cezalandırılmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. CD - Karar: 2014/2551).
Kasten Öldürme Suçuna Teşebbüse Azmettirme
Sanık Hüseyin’in, yerel mahkemece eylemin sanıklar tarafından işlendiğini kabulde esas alınan beyanlarında, sanık Ali ile birlikte sanık Mehmet Ali’yi katılanın öldürülmesi konusunda değil de yaralaması konusunda azmettirdiğini belirtmesi, sanığın oluşa uygun olan bu anlatımlarının aksine, azmettirmenin tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüse yönelik olduğu yönünde dosya kapsamı itibarıyla her türlü şüpheden arınmış, kesin ve inandırıcı bir delilin bulunmaması karşısında, azmettirmenin tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüse yönelik olduğu hususu şüphe boyutunda kalmaktadır. Bu itibarla, yerel mahkemece, sanık Hüseyin’in anlatımları bölünmek ve bir kısmına itibar edilip, bir kısmına itibar edilmemesi suretiyle delillerin değerlendirilmesinde takdir hatasına düşülerek, dosya kapsamına uymayan ve ihtimallere dayalı gerekçelerle sanıklar Hüseyin ve Ali’nin kasten yaralama suçuna azmettirme yerine tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüse azmettirmeden mahkumiyetlerine karar verilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir (Yargıtay CGK - Karar: 2014/489).
Yağma (Gasp) Suçuna Yardım Etme
Gündüz vakti yolda yürüyen şikayetçinin karşı tarafından sanık ile birlikte gelen ve reşit olduğu için davası ayrı görülen sanık, şikayetçinin belinde takılı bulunan cep telefonunu çekip alması üzerine birlikte kaçmaya başladıkları, peşlerinden koşup kendilerini yakalayan şikayetçiyi bıçakla tehdit edip elinden kurtularak kaçarken arkalarından taş atan yakınana aynı şekilde karşılık vermeye başladıkları, sanığın da bu aşamada diğer suç arkadaşlarının olay yerinden mal ile ayrılmalarını sağlamak için eyleme katılıp
yardımda bulunduğu, bu koşullardan yararlanan sanık da olay yerinden ayrıldığının anlaşılması karşısında; sanık hakkında işlenen yağma suçu nedeniyle suça yardım etme hükümlerini düzenleyen TCK’nın 39. maddesinin karar yerinde takdiri gerektiğinin düşünülmemesi bozma nedenidir (Yargıtay 6. CD- Karar: 2016/5207).
Kasten Yaralama Suçuna Yardım Etme
Sanığın, aralarında husumet bulunan kardeşleri … ile … arasındaki tartışma sırasında her hangi bir taraf lehine olmaksızın, alaycı bir biçimde “hadi kavga edin, kozlarınızı paylaşın da görelim” şeklindeki sözlerinin 5237 Sayılı TCK’nin 39/2-a maddesindeki suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek niteliğinde bulunmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde sanığın suça yardım etme nedeniyle mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. CD - Karar: 2016/13780).
Çocuğun Nitelikli Öldürmeye Teşebbüs Suçuna Yardım etme
Sanık …‘in diğer sanıklar ve suça sürüklenen çocuğun yanlarına aldıkları bıçakları görmesine rağmen arabayla onları okula götürüp, mağduru yaralamaları sonrasında da yine araçla olay yerinden birlikte uzaklaştırması eyleminin diğer sanıklar ve suça sürüklenen çocuğun nitelikli öldürmeye teşebbüs suçlarına yardım etme niteliğinde olduğu halde 39. maddesi delaletiyle 82/1-e, 35 maddeleri gereğince cezalandırılması yerine, oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. CD - Karar: 2016/2074).
Zimmet Suçuna Yardım Etme
5237 sayılı TCK’nın 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde olan ve ancak kamu görevlisi tarafından işlenebilen zimmet suçuna iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri nazara alındığında, kamu görevlisi olmayan ve suça azmettirdiği yönünde delil bulunmayan sanıklar G. E. ile M. Ş. M.’nun zimmet suçu işlenmesini kolaylaştırdıkları ve aynı Kanunun 39. maddesi uyarınca suça yardım eden olarak sorumlu tutulup mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden dosya kapsamı ile oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 5. CD -Karar: 2015/1096).
Cinsel Saldırı Suçuna Yardım Etme
Mağdurenin aşamalardaki beyanları, sanık savunmaları, alınan sağlık raporları ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, uzun süredir fuhuş ile geçimini sağlayan sanık K.’nin, orta derece sınırında zeka geriliği sebebiyle kendisini beden ve ruh bakımından savunamayacak durumda bulunan 31 yaşındaki mağdurenin bu durumunu bilerek diğer sanık M. ile kendi evinde cinsel ilişkiye girmesini sağladığının anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin nitelikli cinsel saldırı suçu işlenmesine yardım etme suçunu oluşturduğu halde, yazılı şekilde fuhuş suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. CD - Karar: 2014/7347).
Azmettiren Kişi Hakkında Eksiksiz Bilgi Verme İndirim Nedenidir
Dosya kapsamına göre, maktulün eşi Nurcan ve kızı Duygu’nun, 27.10.2006 tarihli Jandarma Tutanağı’ndaki teşhisleri ile olay sabahı maktulü evinden, aracı ile alıp götüren kişinin sanık İbrahim olduğunun tespit edildiği, eski kan davaları nedeniyle maktulün babası Mehmet’in Jandarma’da verdiği 15.08.2006 tarihli ifadesinde, maktulün hasımları olarak sanıklar Mehmet ve Hasan’ın isimlerini verdiği anlaşılmakla, sanık İbrahim’in aşamalarda inkara yönelik kaçamaklı savunmalarında işlenen suçu aydınlatacak ve azmettirenleri saptamaya yarayacak nitelikte eksiksiz herhangi bir beyanı bulunmadığı gözetilmeden, yasal şartları oluşmadığı halde, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 38/3. maddesinin (azmettirenin açıklanması suretiyle ceza indirimi) uygulanması suretiyle eksik ceza tayini bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2009/4145).
Eşini Öldürmeye Azmettirme Halinde Cezanın Belirlenmesi
Sanık …‘ın Halil’e bir çok kez “eşim bana çok kötü davranıyor, çekilecek hali kalmadı bunu ne yaparsan yap, öldürüyor musun? Bir yere mi atarsın ama sen elini kana bulama, bu işi başka birisine yaptır” demesi üzerine sanık …‘in maktulü öldürmeye karar verdiği anlaşılmakla, sanık …‘ın azmettiren konumunda bulunduğu kabul edilerek 5237 Sayılı TCK’nun 38/1, 82/1-a,d. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2017/1334).
© 2025 Av. Sinan Akalın Tüm Hakları Saklıdır.
AYZ Bilgisayar ve Yazılım tarafından geliştirilmiştir.