Uzun yıllar boyunca ceza hukuku uygulamalarında, evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin cinsel ilişkiye zorlanması durumunun “tecavüz” yani cinsel saldırı suçu oluşturup oluşturmayacağı tartışmalı bir konuydu. Ancak çağdaş ceza hukuku anlayışı, bireyin cinsel dokunulmazlığının evlilikle sınırlanamayacağı, eşlerin birbirine karşı da rızaya dayalı davranma yükümlülüğü bulunduğu yönünde gelişmiştir. Bu kapsamda, evlilik birliği içinde de rıza dışı cinsel ilişki halinde suçun unsurlarının oluşabileceği kabul edilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesine göre:
“Bir kimseye karşı cinsel davranışlarda bulunarak onun vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, cinsel saldırı suçu işlemiş olur.”
Maddenin ikinci fıkrasında ise nitelikli hal olarak cinsel saldırının vücuda organ veya sair bir cisim sokulmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda cezanın ağırlaştırılacağı düzenlenmiştir.
Cinsel ilişki, hukuk düzeninde rıza ile meşru kabul edilir. Evlilik birliği, eşlerin birbirine her koşulda rıza göstermesini zorunlu kılmaz. Evlilik, cinsel ilişkinin mutlak ve sürekli rızasının verildiği bir sözleşme değildir.
Dolayısıyla, eşlerden biri istemediği hâlde diğer eşin zorla, cebirle ya da tehdit ile cinsel ilişkide bulunması TCK m.102 kapsamında cezalandırılabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, evlilik içinde gerçekleşen cinsel saldırıların da suç oluşturduğunu kabul etmektedir. Özellikle Yargıtay 14. Ceza Dairesi kararlarında, eşin rızası olmadan cebir ve tehdit yoluyla cinsel ilişkiye zorlanmasının "nitelikli cinsel saldırı" suçu kapsamında değerlendirileceği vurgulanmıştır.
Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru kararlarında, kadının evlilik içinde de beden ve cinsel dokunulmazlığının korunması gerektiğini, aksi hâlin Anayasa’nın 17. maddesi ile güvence altına alınan vücut bütünlüğüne saygı hakkını ihlal edeceğini belirtmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), evlilik içinde tecavüzü insan hakları ihlali olarak kabul etmekte ve devletlerin bu tür vakalarda etkili bir yargılama yapma yükümlülüğünü vurgulamaktadır (bkz. C.R. v. United Kingdom, M.C. v. Bulgaria kararları).
Her ne kadar kanun ve yargı kararları bu tür eylemlerin suç olduğunu kabul etse de uygulamada delil sorunu ve mağdurun şikâyette bulunma sürecinde karşılaştığı toplumsal baskılar nedeniyle evlilik içi cinsel saldırılar yeterince yargıya taşınamamaktadır.
Ancak cinsel saldırı suçu şikâyete bağlı olup, eşin şikâyetiyle kovuşturma başlatılabilir. Mağdur, karakola ya da savcılığa başvurarak şikâyetini yapabilir ve kolluk marifetiyle adli tıbbi muayene talep edebilir.
TCK m.102/2 uyarınca eşe yönelik cebir veya tehdit kullanılarak vücuda organ veya cisim sokulması suretiyle gerçekleşen cinsel saldırı;
10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılır.
Suçun eşe karşı işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilir ve cezada artırım sebebidir (TCK m.102/3-e).
Cinsel saldırı suçu, şikâyete bağlı bir suçtur.
Mağdur, olayı öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyet hakkını kullanmalıdır (TCK m.73).
Nitelikli cinsel saldırı suçlarında ise uzlaşma mümkün değildir.
Türk Ceza Hukuku'na göre evlilik içinde tecavüz mümkündür ve suçtur. Eşler arasında cinsel ilişki zorlaması, rıza dışında gerçekleşen her türlü cinsel eylem, ceza yaptırımına tabidir. Bu konuda toplumsal önyargıların ve yanlış algıların giderilmesi, mağdurların adalete erişimini kolaylaştırmak açısından büyük önem taşımaktadır.
© 2025 Av. Sinan Akalın Tüm Hakları Saklıdır.
AYZ Bilgisayar ve Yazılım tarafından geliştirilmiştir.